Aslında Ben Kimim?
Hatırlayın
ilkokul, ortaokul karnelerinizi aslında karnelerin sağ tarafı daha kıymetlidir.....Sadece
beceri kazanmanın hayatı göğüslemeye yetmeyeceğini, ihtiyacımız olan, insana
ait evrensel, yerel, maddi, manevi, mesleki, ahlaki ve millî tüm değerleri
kapsayan ve kuşatan bir olgunlaşma, gelişme, ilerleme, değişim ve ahlak
güzelliğidir. Bu da kendini tanımakla ve irade terbiyesiyle olur. Bu yazı
kimlik inşaa sürecinde olan öğrencilerime ithafen kaleme alınmıştır.
Bu soruyu cevaplamanın kolay yolu, çocukken
oynadığımız ben kimim oyunuyla mı? Yoksa Rapçi Şanışer ve Candan Erçetin’in ben
kimim? isimli şarkı sözleriyle mi olur. Popüler TV yarışma programı Maske Sen Kimsin yarışmasındaki sorularla mı? Bizim kuşağın Candan Erçetin’i tercih
edeceği kesindir. İşin aslı kendimiz tarafından yürütülen bir soruşturmadır bu.
Nüfus Müdürlüğü’nden soy kütüğümüzü
incelemekle de olur bu soruşturma. Ben baktım 1870 ten geriye gitmiyor. Genelde
insanoğlu, genetik(genotip) geçmişini sorgusuz sualsiz kabullenir. Görünüş(fenotip)
bakımından anne ya da babamıza benzediğimizi, kardeşlerin aile özellikleri
olarak nesiller boyunca taşınan belirgin benzerlikler gösterdiklerine
şahidizdir. Ancak bu soru, bizi soy ve genetik kalıtımın ötesine götürmektedir
aslında. Bizlerin kim olduğu ayrıca çevre, eğitim ve ilişkiler ağımız tarafından
belirlenir.
Kendimizi ne kadar tanıyoruz? Bilgi, bilinç, öz
bilinç kavramlarına ne kadar aşinayız? Benlik algısı, ben kimliği meselesi öz
benlik bilgisi ile yakından ilişkilidir. Biz biliyoruz ki bazı öğrencilerin
kendileriyle ilgili bilgileri yetersiz olabiliyor. Öğrencilerin kendileri ile
ilgili bildikleri ve neyi ne kadar bildikleri motivasyon ile öz yeterlilik
algıları çabayla birleşince akademik başarı kendiliğinden ortaya çıkar. Bir de genelde
kendimizle ilgili bildiklerimiz kadarıyla kendimizi tanımlarız. Etrafımızdaki
diğer insanların bizi nasıl algıladıkları da buna katkı sunmakla yetinir.
Ben
kimim. Beni söylediklerimde arama.
Ben söylemediklerimde gizliyim
Görmediğin koskoca derya gönlümdür.
Gördüğün sahil ise dilim.
Kıyılarıma vuran dalgalarıma şaşma.
Onlar Aşk’tan gel-git’ im.
Beni mecnundan Leyla’dan sorma.
Ben yalnız Mevla’dan bir izim.
Hz. Mevlana
Mevlana’nın şiiri, ben bilgimizin başka
insanların bizim hakkımızda söyleyeceklerini yansıtıp yansıtmadığını ya da
"Kendim hakkında ne biliyorum?" sorusunu sorar. Mevlana tutkulu bir
tasavvuf ehli olduğundan, şiirden anlaşılan tek kesinlik Tanrı’ya ait olduğudur.
İsmimizi düşünelim o da bize kim olduğumuz
hakkında bir şeyler söylemez. Bizlere ailemiz tarafından iliştirilen bir
etiketten öte anlam taşımaz. Benim adım Kenan, senin adın Osman, Anıl ya da
Ceren olabilir. Günlük yaşantımızda iyi bir referans sağlayabilir. Yaptığımız
işi düşünelim; doktor, mühendis ya da öğrenci olduğunuzu bilmek, yaşadığımız
toplum içinde yerine getirdiğimiz rol dolayısıyla sizin ne tür bir kişi
olduğunuzun bazı yönlerini gösterebilir. Ancak yine bize esaslı herhangi bir
şey söylemez. Kendimizi hayatın içinde edindiğimiz yaşam tecrübeleriyle de tam tanımlayamayız.
Ben kimim o zaman? “Ben Bandırmalı 1923 Kavala mübadili bir ailenin çocuğuyum” bize
hakkımızda bir şeyler söyler. “Hacettepe Üniversitesi’nde eğitim gördüm”
biraz daha bir şeyler söyleyebilir. “Şimdi Bursa’da yaşıyorum”
elimizdeki resme biraz daha katkı yapar. Ama elimizdeki her şey budur: Sadece bir resim.
“Başkalarını tanımak bilgelik, kendini tanımak
aydınlanmadır.” LAO TZU (MÖ 570-490)
Ben kimim? sorusunu cevaplamak için sadece beden
ve onun özellikleri ile içinde bulunduğumuz ortamın çok daha fazlası göz önünde
bulundurulmalıdır. Felsefe tarihinde bu sorular kimileri tarafından
zihin/ruhun temel meseleleri olduğu söylenir. Felsefenin derin sularına
daldıkça da beden/zihin düalizminin(ikicilik) içinde buluruz kendimizi. Beden
ve zihin Descartes’in iddia ettiği gibi ayrı varlıklar mıdır yoksa aynı varlığın
çok farklı yönü müdür? Yıllardır tartışılan bir meseledir. Bu konuya John Donne’nin meşhur bir sözüyle baktığımızda
“Hiç kimse tamamen kendi başına bir ada değildir”.
Aslında. Ben kimim? sorusu yaşadığımız toplumda
etrafımızda yer alan başkalarıyla olan ilişkilerimiz bakımından
cevaplandırılabilir bir sorudur. Nitekim, Martin Buber’in dediği gibi, “Başlangıçta ilişki vardır.” Böylece “tüm gerçek yaşamlar buluşmadır.” Sınıf
arkadaşlarınıza iyi bakın, onları sevin. Okullar tatil olsa da pandemi
sürecinde de olsak bağlantıyı koparmayın, hep irtibatta ve sağlıcakla kalın….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder