Yeni başlayanlar veya merak edenler için okunması tavsiye edilen
25 felsefe kitabı
Bir düşünce edimi olarak felsefe, siyasetten, sanata; dinden bilime değin her olguyu ve kavramı kendine nesne edinebilir. Bu yüzden felsefenin ve felsefi düşünme biçiminin gelişmediği toplumlarda birçok başka alanın daha zayıf kalacağı öne sürülebilir.
Dolayısıyla sorgulayan, irdeleyen, araştıran, felsefi bakış açısını edinmiş bir zihne ulaşmak hem birey hem de toplum hayatı için son derece önemlidir.
Bu bakış açısını edinmede en önemli yöntemlerden başlıcası da hayatı, dünyayı, insanı ve kendine nesne edindiği olgu ya da kavramı bu biçimde değerlendirebilen yazar ve düşünürlerin metinleriyle doğrudan temas kurmaktır.
Liste, felsefe ile ilgilenen ve yukarıda bahsedilen bakış açısına ulaşmayı hedefleyen herkese tavsiye edilen 25 kitabı içeriyor.
1. “Devlet” (M. Ö. 380) Platon
Alfred North Whitehead, “Felsefe tarihi Platon’a düşülen dipnotlardan ibarettir” diyor. Diyaloglarında hocası Sokrates’i konuşturan Platon’un meşhur kitabı Devlet, yüzlerce yıldır siyaset ve devlet felsefesi üzerine kafa yoranların, “ideal devlet, toplum nasıl olmalı?”, diye soranların tekrar tekrar okuduğu bir kitap. Devlet okunmadan siyaset üzerine söylenen her şey eksik kalacaktır…
2. “Nikomakhos’a Etik” (M.Ö. 350) Aristoteles
Felsefe tarihinin en verimli filozoflarının başında gelen, yüzlerce yıl felsefi paradigmaları belirlemiş olan Aristoteles’in oğlu Nikomakhos’a adadığı etik kitabıdır.
3. “Prens” (1532) Niccolò Machiavelli
Bugün Makyavelist sözcüğünü duyduğumuzda akla siyasî iktidar ve menfaat uğruna her şeyi yapabilecek, hiçbir etik değeri olmayan şeytanî bir tip gelmektedir. İşte bu sözcük İtalyan siyaset felsefecisi Niccolo Machiavelli’nin adından gelmektedir.
Machiavelli, başka kitaplar da yazmış olsa da kötü şöhretini esas olarak Prens isimli kitabından kazanmıştır. Machiavelli, bu kitabında iktidar sahiplerine çeşitli öneriler getirmektedir. Ancak çoğunlukla kötücül diyebileceğimiz bu öneriler, aslında Machiavelli’nin ideal yönetim tasarımında yoktur.
O, Prens‘te, olması gerekeni değil, olanı anlatmıştır. Machiavelli bu eseriyle kimilerince siyaset biliminin kurucusu kabul edilmiştir ve denilebilir ki Marx’tan sonra dünya siyasetini en çok etkileyen isim olmuştur.
4. “Meditasyonlar” (1641) Rene Descartes
Tam ismi Tanrı’nın Varlığının ve Ruhun Ölümsüzlüğünün Açımlandığı İlk Felsefe Üzerine Düşüncelerolan Meditasyonlar‘da Descartes “ilk felsefe” olarak Tanrı’nın varlığı başta olmak üzere en geniş hatlarıyla metafiziği konu edinir.
Descartes’ın “cogito ergo sum” (düşünüyorum o hâlde varım) önermesini temellendirdiği yapıtıdır.
5. “Leviathan” (1651) Thomas Hobbes
Leviathan, Thomas Hobbes tarafından yazılmış siyaset, devlet ve hukuk felsefesinin temel metinlerindendir. Leviathan kavramı bu eserde mutlak güç ve yetkilere sahip egemen devleti ifade etmek için kullanılır. Kitap, toplum sözleşmesi teorisinin en eski örneklerinden biri olarak değerlendirilir.
6. “Etika” (1677) Baruch Spinoza
Etika, Ethica veya Törebilim gibi isimlerle Türkçeye çevrilmiş olan Baruch Spinoza’nın ünlü eseridir.
Latince yazılmış olan kitap, Spinoza vefat ettikten sonra basılmıştır ve onun en ünlü eseri olmuştur.
Spinoza yaşadığı sırada birçok baskıyaa ve dışlanmalara maruz kalmış, Etika henüz yayımlanmadan belirli çevrelerde okunup, tartışmalara vesile olduğundan dolayı, bizatihi kendisi tarafından yayımlatılmak istenmemiştir. Bugün yazarın başyapıtı olarak da anılır.
7. “İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme” (1690) John Locke
İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme yüzyıllar boyunca Batı felsefesinin başyapıtlarından biri olma niteliğini korumuştur.
Locke yapıtında bilgilerin kaynağının deneyde ve duyumlarda olduğunu, ruhun da bunlara dayanarak düşünceyi geliştirdiğini ileri sürmektedir.
8. “İnsan Bilgisinin İlkeleri Üzerine” (1710) George Berkeley
İnsan Bilgisinin İlkeleri Üzerine, dünyada yalnızca ruhların ve bu ruhların idelerinin var olduğunu, buna karşılık maddenin varolmadığını öne süren İngiliz düşünür George Berkeley’nin en önemli yapıtıdır.
9. “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma” (1748) David Hume
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma isimli eserinde David Hume’un insan aklının sınırları konusunda düşündürücü kavramları ve sorunları irdeler. Modern felsefenin en etkili nedensellik kuramlarından birini ortaya koyar.
Ünlü Fransız Aydınlanma filozofu Jean-Jacques Rousseau tarafından yazılan Toplum Sözleşmesi‘nde siyasî bir sistemin kurulabilmesi için en iyi yöntemin toplumsal sözleşme olduğu açıklanmaktadır.
11. “Saf Aklın Eleştirisi” (1781) Immanuel Kant
Saf Aklın Eleştirisi ya da Arı Usun Eleştirisi olarak Türkçeye çevrilen kitap, tüm felsefe tarihinin en büyük filozoflarından biri olarak kabul edilen Immanuel Kant’ın en önemli eserleri arasında kabul edilmektedir.
12. “Tinin Görüngübilimi” (1807) Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Tinin Görüngübilimi, felsefenin en çok tartışılan ve sürekli kendisine dönülen isimlerinden olan büyük Alman filozof Hegel’in temel metinlerinden biri.
13. “İsteme ve Tasarım Olarak Dünya” (1819) Arthur Schopenhauer
İsteme (veya İstenç) ve Tasarım Olarak Dünya veya Alman filozof Arthur Schopenhauer’in ilk kez 1819 basılmış eseridir.
Schopenhauer’in felsefi düşüncelerinin temelini ve odağını oluşturan bu eser aynı zamanda onun başyapıtı olarak değerlendirilir.
14. “Korku ve Titreme” (1843) Soren Aabye Kierkegaard
Varoluşçuluğun öncülerinden Danimarkalı filozof ve teolog Soren Kierkegaard’un önemli kitaplarından Korku ve Titreme de okunması gereken metinlerden.
15. “Komünist Manifesto” (1848) Karl Marx – Friedrich Engels
Komünist Manifesto Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ilk yazılan Komünizmin ilk bildirgesidir.
Marx ve Engels, Komünist Manifesto‘da, proletaryanın burjuva düzenini ve üretim araçlarının özel mülkiyeti bir devrimle ortadan kaldırarak sınıfsız bir toplum düzenini gerçekleştirmesi gerektiğini söyler.
16. “Faydacılık” (1863) John Stuart Mill
Faydacılığın önde gelen savunucusu İngiliz filozof, mantıkçı ve iktisatçı Mill, kitabında faydacılık düşüncesini serimlemiştir.
17. “Böyle Buyurdu Zerdüşt” (1883) Friedrich Wilhelm Nietzsche
Tam adı Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkes ve Hiç Kimse İçin Bir Kitap olan eser, dâhi Alman filozof Friedrich Nietzsche’nin felsefesini anlattığı en önemli eserdir.
Nietzsche’nin felsefi görüş ve kavramları açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. Eser aynı zamanda çokça eleştirilmiş ve yanlış anlaşılmıştır.
18. “Tractatus Logico-Philosophicus” (1921) Ludwig Wittgenstein
Tractatus Logico-Philosophicus, Avusturyalı dâhi filozof Ludwig Wittgenstein’ın ölümünden önce yayımlanan ilk ve tek yapıtıdır.
Tractatus’un Wittgenstein’in dünya, gerçeklik, bilim, etik, mantık, din, mistisizm, felsefe, dil ve düşünce alanında yaptığı önermeler ve bu önermeleri açıklamak için kullandığı alt-önermelerden oluşan bir biçimi vardır.
19. “Varlık ve Zaman” (1927) Martin Heidegger
Varlık ve Zaman Alman filozof Martin Heidegger’in 1927 yılında yayımlanmış eseridir. Varoluşçuluğun ilk ve en önemli metnidir. 20. yüzyıl felsefesinde bir hayli etkili olmuştur.
Heidegger’in külliyatı içinde felsefesinin ana fikirlerini açımladığı temel yapıtı olarak görülür.
20. “Varlık ve Hiçlik” (1943) Jean-Paul Sartre
Varlık ve Hiçlik, Jean-Paul Sartre’ın ilk olarak 1943 yılında yayınlanan ve “Fenomenolojik Ontoloji Denemesi” alt başlığını taşıyan eseridir. Bu metin de varoluşçuluğun en önemli metinlerinden biri olarak görülmektedir.
21. “Açık Toplum ve Düşmanları” (1945) Karl Popper
Açık Toplum ve Düşmanları, 20. Yüzyıl’ın en etkili felsefe kitaplarından biridir. Bertrand Russell’ın “demokrasinin kuvvetli ve derin bir savunusu” olarak gördüğü yapıt, Platon, Hegel ve Marx’ın felsefelerinin merkezden planlanmış siyasî sistemlerine yönelik bir eleştiridir.
22. “İkinci Cins” (1949) Simone de Beauvoir
Feminizmin önde gelen düşünürlerinden Simone de Beauvoir’nın yapıtında Freudyen yönleri ağır basan feminist bir varoluşçuluk görülür.
Varoluşçulukta olduğu gibi Beauvoir temel prensip olarak var oluşun özden önce geldiğini kabul eder ve “Kadın doğulmaz kadın olunur” önermesine ulaşır.
23. “Minima Moralia” (1951) Theodor W. Adorno
Minima Moralia, filozof, sosyolog, müzikolog ve besteci Theodor W. Adorno’nun başyapıtı olarak kabul edilir.
Adorno bu kitapta bir anlamda ilgilendiği tüm konuları -felsefi meseleler, gündelik yaşam, siyaset, edebiyat ve müzik, faşizm, ırkçılık, tahakküm, işçi hareketinin tarihi ve sorunları vb.- ele almış ve değerlendirmiştir. Kitap kimileri uzun, kimileri kısa fragmanlar şeklinde yazılmıştır.
24. “Kelimeler ve Şeyler” (1966) Michel Foucault
Fransız filozof, sosyolog ve tarihçi Foucault’nun en önemli eserlerinden biri olan Kelimeler ve Şeyler, 1966’da yayımlanan karşılaştırmalı bir ekonomi, doğa ve dil bilimleri çalışmasıydı ve yazarına büyük ün kazandırdı.
25. “Gramatoloji” (1967) Jacques Derrida
Yapısökümcülük olarak bilinen eleştirel düşünce yönteminin kurucusu olan Fransız filozof Jacques Derrida’nın yapıtı Gramatoloji de okunması gerekenlerden…
Norveçli yazar Jostein Gaarder tarafından 1991 yılında yazılmıştır. 1995 yılından sonra İngilizce'ye ve diğer dillere çevrisi yapılmıştır. Kitap, 30 milyondan fazla kopyasıyla Norveç dışındaki Norveçli yazarlarından tümünden daha başarılı olmuştur.
Sofie, bir gün posta kutusunda "Kimsin sen?" yazılı bir kart bulur ve bundan hareketle felsefe tarihinde yanıtlanmış tüm sorulara cevap bulur. Romanın sonunda aslında Lübnan'daki bir BM taburunda görevli olan bir binbaşının kızına doğum günü hediyesi olarak yazdığı bir romanın parçası olmasını anlamasıyla biter. Jostein Gaarder'in felsefe alanında yazdığı bu kitap insanı kendi içine çekerek edebiyat tarihinde hakkı olan yeri almaktadır. Roman içinde roman denilebilecek, her yaştan insanı kendi içine çekebilecek türden bir başyapıt, mistik tarihin felsefe taşı...
2. Özgürlüğe Uçuş
Her zaman kendimize şu soruları sorup cevap aramışızdır; “Mutluluk nedir?”, “Genç olmanın anlamı nedir?”, “Kendimizi nasıl inşa edebiliriz?”. Bütün bu soruların cevapları, yazarın 21 psikoloji makalesinden oluşan Özgürlüğe Uçuş kitabında;
İnsanın Kendisi Olmasının Muhteşem Sanatı, Çift Ayna, Özgürlük ve Yazgı, Hayatta Başarmak, Bizi Yoran ve Dinlendiren Şeyler, Değişim Korkusu, Tekrarlama, Bilinç Durumları Bulaşıcıdır, Kişiliğin Değişimleri, Biz İnsanlar Neden Yalan Söylüyoruz?, İnsan Motivasyonları, Dinlemeyi Bilmek, Hepimiz Daha Fazlasını İstiyoruz, Gençlik Bunalımı, İnsanlar İnsanlardan Korkuyor, Bağlanma ve Özgürlük, Emin Olmak ve Fanatizm, Koruyan ve Tahrip Eden Kalkanlar, Ne İçin ve Nereye, Zor Olan – Kolay Olan ve Mutluluk.
İnsanın iç dünyasına yolculuk yapmak isteyenlerin kaçırmaması gereken bir eser.
3. Bhagavad Gita
Antik Hindistan’ın manevi dünyasını, düşüncelerini, değerlerini ve yaşamı algılayışını keşfetmek için eşsiz bir eser olan Mahabharata’nın belki de en önemli bölümü, felsefi ve mistik kalbi, öğretileri sentezleyerek dile getiren Bhagavad Gita’dır.
Bhagavad Gita, etik davranış alanından başalar, evreni yöneten doğa yasalarını açıkladıktan sonra Hint felsefesinin, kozmosun var oluşu ve manevi kökenleri ile ilgili kavramlarını açıklar. Eserde bu öğretiler her zaman Arjuna yani kendisini tanımak ve potansiyellerini keşfederek daha iyi bir insana dönüşmek isteyen bilgelik adayı ile yakından ilintili olup hiçbir zaman salt entelektüel bir araştırma görünümüne sahip değildir. Bu kitap, derin ve manevi bir bilginin ve gözlemin meyvesi olup; insanı, maddi, psikolojik ve manevi yönleriyle ve bir parçası olduğu evren ile bir bütünlük içerisinde değerlendirmektedir.
Bhagavad Gita, karmaşık olmayan ama insanın ruhsal arayışında sorduğu sorular ve mücadele ettiği açmazlar için gerçek cevaplar ve çözümler sağlayabilen değerli fikirleri ve kavramları bizlere sağlamaktadır.
4. Sessizliğin Sesi
Nasıl ki kulaklarımızın sesleri duyabilmesi için sessiz bir ortam gerekli ise insanın da ruhunu göğe yükseltecek gerçekleri duyabilmesi için ilk şart sessizliğin sağlanmasıdır. Burada ki sağlanacak sessizlik, dışsal ve bizden bağımsız olan bir tanımlama değil, aksine içsel karmaşamızın bir tanımıdır. Sağlanacak içsel sessizliğin ardından insanın aklındaki perde kalkacak ve arzulardan arınmış bir halde, pırıl pırıl bir güneş görünümü alacaktır. Avare isteklerden arınmış akıl sade ve sadece gerçeği bulma çabasına girecek ve hayatı boyunca bu yolda devam edecektir.
Sessizliğin Sesi insan zihnini sığlıktan kurtarıp derin sularda kulaç atmaya teşvik etmesi bakımından , cehalet odalarına bağlanmış prangalarını kırmak isteyenler için Madam Helena Petrovna Blavatsky tarafından Batı dünyasına kazandırılmış mükemmel bir bilgelik kitabıdır.
5. Tanrısal Öngörü
Stoa felsefesinin Fortuna (Talih), Fatum (Kader) ve Providentia (Tanrısal Öngörü) kavramları üzerine, antikçağdan elimize geçen en önemli metinlerden birisi olan De Providentia, retorik sanatının incelikleriyle örülü üslubuyla her şeyden önce klasik bir edebiyat metnidir. İçeriğinin Stoik ahlak ilkeleriyle döşeli oluşu, tanrı ve insan ilişkilerinin ayrıntılı olarak sorgulanması, iyi ve kötü değerlerinin açık ve seçik ifadelerle aydınlatılması, yaşam ve ölüm kavramlarına yaklaşımı açısından değerlendirildiğinde, bu eser Roma'dan günümüze kalan örnek bir ahlak felsefesi metni özelliği kazanır. İnsan zihni evreni, tanrıyı, insanı, iyiliği, kötülüğü, doğayı, kaderi, talihi, talihsizliği, sabretmeyi, yaşamı, ölümü sorguladıkça, satırlarında edebiyatla felsefeyi buluşturan De Providentia samimi diliyle ona sonsuza değin ışık tutacaktır.
6. Küçük Prens
Küçük Prens, büyüdüklerinde tüm hayal güçlerini yitiren yetişkinlerin, günlük yaşamın rutin işlerine gömülerek sorgusuz sualsiz yaşamalarından kaynaklanan içsel boşluklarına ve yalnızlıklarına değinir. Yaşamın rutinine teslim olmuş bu yetişkinler, kendi yaratımları olduğunu bilmedikleri bir hayatın gizli mahkumlarıdır. Farkına varamadıkları ama onları hareket etmekten alı koyan zincirlerine sıkı sıkıya tutunmuş, bir yandan da kurtuluşu arzu etmektedirler. Gün gelir, yaşam onlara bir fırsat sunar ve bu fırsat onlara Küçük Prens görünümünde gelir. Fakat ne yazık ki gözlerinin körlüğü sebebiyle onu göremezler. Dünya adlı gezegende bir yetişkin, Küçük Prens’i görmeyi başarır ve çoraklaşmış zihninin uzun zamandır susuzluğunu duyumsadığı yaşam suyunu, ruhunu, onun yardımıyla yeniden keşfeder.
Küçük Prens, insan zihninin nasıl çoraklaştığını ve onun nasıl yeniden bir vahaya dönüştürülebileceğini anlatan ruhsal bir keşif yolculuğudur.
7. Devlet
Devlet Sokrates'in sağlıklı ve mutlu bir toplum hayatı için düşündüğü devlet modelini anlatır. Günümüzdeki devlet felsefesi üzerinde temel kaynaklardan biri olması açısından önemlidir. Aynı zamanda mutluluk felsefesi üzerine yazılmış bir metindir. Eser Platon tarafından yazılmıştır. Fakat eserde Platon'un hocası olan Socrates'in konuşmaları yer almaktadır.
Platon, "Devlet" adlı eserinde ideal devletin nasıl olacağını belirtmiştir. Bu devlette insanlar üç sınıfa bölünmüştür; Çalışanlar (işçiler,çiftçiler, zanaatkarlar), bekçiler (askerler) ve yöneticiler. İşçi sınıfı çalışıp üretimde bulunarak devletin maddi ihtiyaçlarını karşılar. Bekçiler sınıfı toplum içinde güvenliği ve dışarıya karşı devletin varlığını savunur. Yöneticiler sınıfı ise devleti yönetir.
Bu toplumda her sınıfın bir erdemi vardır. İşçi sınıfının erdemi kanaatkâr olmak, bekçi sınıfının erdemi cesaret, yöneticilerin erdemi ise bilgeliktir. Ayrıca bu toplumda Kadın-Erkek eşitliği mevcuttur.
8. Zihinsel Konsantrasyon
Zihnin işleyiş biçimi ve yönetimi ile ilgili pratiğe yönelik bilgiler verilmiştir. Zihin etik bölüm tarafından yönlendirilirse maddeden çok yaşamsal şeylere değer vermeye başlar. Ardından kişi etik yaşamın bile üstünde olan tinsel iradeyi keşfetmeye başlar
Amaç kendimizi erdemli olarak düşünme alışkanlığı geliştirmek değil
ancak bilinçaltına gömülene ya da refleks haline gelene kadar onları
unuttuğumuz için erdemleri zihin ve kalplerimizde yeniden kurmağa çalışmaktır.
Konsantrasyon, iradeyi geliştirme şeklidir. Yoganın kurucusu olan
Patanjali’ye göre konsantrasyon zihni tek noktada tutmaktır, meditasyon ise aynı yerde kalmada zihnin aralıksız çabasıdır. Meditasyon dünyadan kaçış veya sakinleştirici olarak değil, yüksek bilinç durumuna gelmek içindir.
9. Simyacı
Simyacı (özgün adı O Alquimista), Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınladığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir fenomen olarak değerlendirilen üçüncü romanıdır.
Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yirmi altı dile çevrildi ve yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Roman, yüreğinde çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik kimliği kazanmıştır.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsüdür. Simyacı'yı bulmak kendini bulmaktır... Simyacı'nın dünya çapında bu kadar satmasının sebebi belki de kılavuzculuk niteliğinin ön planda olmasıdır. Simyacı'yı okumak , herkes uykudayken şafak vakti güneşin doğuşunu beklemektir.
10. Maya'nın Oyunları
Maya yanılsamayı temsil eden eski bir doğu tanrıçasıdır. İnsanların gizli yasalarını kolaylıkla keşfedememesi için doğanın her şeyi örtmek üzere kullandığı örtüdür. Böylelikle Maya’nın güzelliği ve onun sayısız oyunu, yeryüzünde payımıza düşen yaşam yıllarının geçmesi için bize yardım eder, bizi baştan çıkarır ve aldatır.
Yanılsama duyularımızla oynar. Az veya çok bilinçli olarak biz de bu oyuna katılırız. Onu böyle görsek de yanılsama tam anlamıyla olmayan bir şey değildir. Yanılsamanın oyunları kesin olan fakat kalıcı olmayan şeylere dayalıdır; bunlar ancak bir yanılsama, hava kabarcığı kadar yaşayabilecek gerçeklerdir. Bununla beraber cehaletimizden ötürü bu anlık gerçeklerin her şey demek olduğunu sanırız..
Çabalarımızı Maya’nın oyunlarına harcamak ve en büyük umutlarımızı onlara bağlamak, acıyı tanımak demektir. Sevdiğimiz her şey parmaklarımızın arasından kayıp gidiyor ve daha kalıcı, daha az güvenilir, ölümsüzlüğe daha yakın başka şeyleri görme olasılığına karşı kör oluyoruz.
Neden oynuyoruz? Neden onu fark etmeden Maya’nın yanılsamasını kabul ediyoruz? Bu soruyu yanıtlamak, bir çocuğun neden oyun oynadığını kesin olarak bilmek gibi olacaktır. Çocuk, oynadığı oyunun yalan olduğunu bilse de oynar ama denemeye, güçlerini tecrübe etmeye ve yaşam olan daha büyük başka bir oyuna kendini hazırlamaya ihtiyacı vardır. Biz insanlar her zaman bir parça çocuğuz. Bizi bekleyen nihai kaderden emin olmaksızın, kendimizi doğru eylemler gerçekleştirme konusunda denemeye çalışarak, yaşam boyunca oynarız.
Hepimiz “Maya’nın Oyunları”nda yer alıyoruz...
11. Sokrates'in Savunması
Sokrates'in Savunması (Antik Yunanca: Άπολογία Σωκράτους, Apología Sokrátus), Yunan filozof Platon tarafından yazılmış, Sokrates'in bir grup Atinalı tarafından şehrin tanrılarına inanmayışı ve gençlerin ahlakını bozması gerekçesiyle suçlanışını, Atina demokrasisi tarafından yargılanışını ve cezalandırılmasını konu alan diyalog. Euthyphron adlı diyalogun devamı niteliğindedir. Eser, Euthyphron ve Kriton ile birlikte bir üçleme oluşturur. Euthyphron mahkemenin hemen öncesini, Savunma mahkeme sürecini, Kriton ise mahkeme sonrasını anlatır.
Atina-Sparta arasındaki Peloponez Savaşı ve sonrasında binlerce insanın öldürülmesine veya sürgününe sebep olan Otuz Tiran'ın kovulmasının ardından MÖ 403 yılında Atina demokrasisi yeniden yapılanma sürecine girdi. Farklı kesimlerden Atinalılar, genç nüfusunu kaybetmiş ve salgınlarla boğuşan şehri tekrar inşa edebilmek için birlikte çalışmaya başladılar. Şehrin yasaları revize edildi. Böyle bir dönemde yaşam tarzı “felsefe yapmak” olarak özetlenebilecek olan Sokrates; soruları, eski hikmetleri bazen denetleyen, bazen çürüten sorgulayıcılığı ve Atina’nın önde gelenlerine yönelttiği eleştirileri ile birçok düşman kazandı. Oligarşinin yerine demokrasi gelmiş olmasına rağmen hâlen yeniden yapılanmaya çalışan Atina demokrasisi; arkasında Otuz Tiran'ın kovulmasında etkin rol oynamış, Atina ordusunda komutan olarak hizmet etmiş Anytos ve Atinalı aristokrat Lykon olan, Euthyphron diyalogunda hakkında silik bir delikanlı olarak söz edilen Meletos adlı bir genç tarafından "gençlerin ahlakını bozmak ve dinsizlik" suçlamalarıyla açılan dava sonucunda, 500'ler Meclisikararıyla,70 yaşındaki Sokrates'i MÖ 399'da ölüme mahkûm etti.
12. TEB
Kitap, Arkaik ve tarih öncesi Mısır’daki piramitlerde gerçekleştirilen ezoterik içerikli tapınma ve Firavunlar için yapılan cenaze törenlerini açıklamakta, ayrıca Mısır’daki Kolos, Sfenks ve tapınaklardan toplanarak bazı müzelerde sergilenen tabut ve mumyalar hakkında bilgi vermektedir.
13. Dhammapada
Dhammapada, Pali dilinde, Evrenin ölümsüz kanununa veya Gerçeğe giden Sevgi
yolu, Aydınlanma yolu, Tanrı yolu anlamında, Dharma’ya karşılık gelen bir
sözcüktür. Buda’nın mesajlarını özetleyen bu kitapta; bilgelik veya aydınlanma yolunda
çaba göstermesi gereken kişinin insanın bizzat kendisinin olduğuna, ayrıca gözlemciliğin ve araştırıp bulmanın önemine değinilmiştir.
14. Aklın Sırrı
Dört tip (Jnani, Bakthi, Karma, Raja) yoga çeşidinden biri olan Raja Yoga hakkında hazırlayıcı ön bilgiler sunulmuştur.
15. Felsefenin Tesellisi
Alain De Botton bütün zamanların en büyük düşünlerini seçip, bu dahilerin arasında günlük yaşama ilişkin bilgice yaklaşımları bir araya getiriyor.
Kitabı altı bölüme ayrılıyor, her bölümde bir filozofun yaşamında ve yazdıklarında yola çıkarak ayrı bir sorunu ele alınıyor. Toplum tarafından kabul görmemenin tesellisini Sokrates’te, yeterince paraya sahip olmamanın tesellisi Epikürüs’te, düş kırıklığı yaşamanın tesellisi Seneca’da, kendini yetersiz hissetmenin tesellisi Montaigne’de, kırık bir kalbin tesellisi Shopenhour’da buluyor. Başkalarının yaşantısını kıskanarak acı çekenlere Nietzche’yi öneriyor.
Gündelik hayatta karşılaşabileceğimiz ve bizi düşündüren olaylar karşısında tatmin edici bilgiler sunan bir kitap olarak görüyorum.
16. Günlük Kahraman
Günlük Kahraman, her yaştan okuyucuya hitap eden, günlük yaşama dair pratik analizler ve çözümler sunan otuz makaleden oluşmuş derleme bir kitaptır. Kitap, kendi günlük savaşımızın içinde korkmadan ileri doğru bakan ve gelecek yeni zorluklara karşı hazır bekleyen içimizdeki günlük kahramana seslenmektedir. Aynı zamanda bu kahramanı her daim ayakta tutacak olan klasik tarzda felsefe ile okuyucuyu buluşturmaktadır.
17. Anılar Düşler Düşünceler
Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, 1957 baharında 81 yaşındayken, tüm bir yaşam öyküsünü meslektaşı ve yakın dostu Aniela Jaffé'ye anlatmayı kabul etti. O güne dek yaşamöyküsünü yazması yolundaki tüm önerileri geri çevirmiş olan Jung, belirli aralıklarla düzenlenen söyleşilerde, yaşamının hiç bilinmeyen yönlerini Jaffé'ye anlattı. İki yıldan fazla bir zaman kendini bu uğraşa adamakla kalmadı, 1961'deki ölümüne kadar kitabın son biçimini almasına katkıda bulundu.
Anılar, Düşler, Düşünceler, insan zihninin en büyük kâşiflerinden birinin, yaşamının en gizli köşelerine kadar uzanan içten açıklamalarından oluşuyor. Bu benzersiz kitap, kişilik, rüyalar ve fanteziler ile din konusunda tüm insanlığı etkileyen düşünceleri geliştirmiş olan Jung'un, ilginç ve bir o kadar da saklı kişiliğini kendi ağzından gözler önüne seriyor. Önce hayranı olduğu, sonradan derin görüş ayrılıklarına düştüğü Sigmund Freud'la ilişkilerine birinci elden ışık tutuyor.
18. Rönesans'ın Ruhu
“Felsefenin amacı, insan (mikrokozmos) ve evren (makrokozmos) olan iki
dünya arasındaki bağlantıyı yeniden inşaa etmeye çalışmaktır.” der ve bu iç görüşü kazanabilmek için Cupid’in (Kanatlı Eros- Kutsal Aşk) devreye girmesi gerekliliğinden, çünkü sadece “Kutsal aşk, arama gücünü harekete geçirir.” olduğundan bahseder. Aynı zamanda aşkın güzellik ile başladığını ama zevkte öldüğünü yazar. İç hayat sorgulamaları yapan insanlar için, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir kitaptır.
19. İlahi Aşk
Muhyiddin İbn Arabi’nin Malik ve Mülk Sırlarının Bilinmesine Dair Mekke’deki Manevi Fetihler Kitabı adlı 500 bölümlük eserinin 178. Bölümünün çevirisi olan bu kitap, bizi hakikate ulaştıracak ilk ve son noktanın aşk olduğu geçeğini dile getirmektedir. İbn Arabi’den önce aşk üzerine söylenenleri içermesinin yanı sıra, onları da aşarak, aşkı en somut biçiminden en soyut biçime kadar tüm yönleriyle ortaya koymaktadır. Bu anlamda üç kısma ayrılan aşk, Tabii Aşk, Ruhani Aşk ve İlahi Aşk başlıkları altında incelenmektedir. Ancak bütün aşkların nihai noktasının ilahi aşk olduğu da vurgulanmaktadır.
20. Dünyamıza Bakış
“iç ve dış hayatımın, ölü ve diri bütün insanların emeğine bağlı olduğunu, aldığım ve hala almakta olduğum şeyleri aynı ölçüde var gücümle vermeye çalışmam gerektiğini hergün durmadan düşünüyorum” diyen Einstein’in hayata dair görüşlerini içeren kısa yazılardan oluşan kitap, çok konuda evrensel fikirlere öncülük ediyor. “Yolumu aydınlatan, bana durmadan yaşama sevinci ve cesareti veren ülküler, İYİLİK, GÜZELLİK ve DOĞRULUK olmuştur.” “Ne var ki, iyilik ve güzellik değerleri eksikliğinin salt düşünsel bir çabayla giderilebileceğine inanmıyorum.”
“Bir insanın değeri, verdiği ile ölçülür, alabileceğiyle değil.” Bunun için; ”Insan kendini topluma adayarak, kısa ve tehlikelerle dolu hayatta bir anlam bulabilir ancak.” Çünkü “insan yaşama savaşındaki gücünü toplum halinde yaşayan bir canlı varlık olmasına borçludur.”
21. Tragedya
İsmini Eleusis Gizemleri’nden alan Trajedi; aslen, Dionysos-Bakhus ile ilişkili epik hikayelerden kaynaklanmaktadır. Aeschylus’a göre, trajedinin gelişimi için temel oluşturan tema ya da ana fikir, dünyevi şeylere çok az değinebilecek olan, tanrısal insanüstü bir meseledir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder