FELSEFENİN İNSAN VE TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ

 

FELSEFENİN İNSAN VE TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ

Hiç şüphesiz insan felsefe teriminin ne anlama geldiğini bilmeden de yaşamını sürdürebilir. Ustelik felsefenin doğuşunu 2500 yıl öncesine tarihlememiz de bu durumu destekliyor. Ne var ki ilkel insanın yaptıklarını, yaşama biçimini bir felsefe terimiyle adlandırmak mümkündür.

Felsefenin kendini ve evreni anlamayla ilgili olduğunu söylersek yanlış bir ifade kullanmış olmayız. Böyle bir süreçte felsefenin içinde gelişip sonra bağımsızlığını ilan eden bilimler insan yaşamına daha doğrudan dokunsa da felsefi arayışların sürüyor olması felsefenin vazgeçilmezliğinin bir göstergesidir. Örneğin felsefeyi reddeden Gazali'nin bu reddedişi yine felsefeyle yapmaya kalkması bu vazgeçilmezliği gösteren ironik bir durumdur.

Bunun dışında insan yaşamına doğrudan ya da dolaylı dokunan bilimin ne olduğunun, yönteminin ne olduğunun ya da olması gerektiğinin tartışması yine felsefe içinde yapılmaktadır. Örneğin felsefenin bir dalı olan eğitim felsefesinin biliminin sınırlarının ne olduğu konusunda ya da yönteminin ne olması gerektiği konusunda söyleyecekleri vardır. Söz konusu alanı ıskalayan, dikkate almayan çalışmalar ciddi eleştiri almaktadırlar. Yine bilimsel çalışmalar sürecinde etkin rol alan etik kurallar, felsefenin ne denli yaşamın, bilimin içinde olduğunun bir göstergesidir.

Sıradan insanların yapıp  etmelerinin çözümlenmesinde felsefenin kullanılması, sözü edilen kesimin davranışlarınin anlaşılmasında önemli rol oynayacaktır. Televizyondaki bir magazin ya da eğlence programının niçin ve neden izlendiği yine felsefi boyut göz ardı edilerek çözümlenebilecek bir durum değildir. Gündelik hayatta insanın yaşamın anlam arayışında felsefe, kolay kolay gözardı edilemeyecek bir kaynaktır. Öyle ya yüzyıllardır emeklerini esírgememiş hatta yaşamlarını bu konulara adamış insanların, filozofların birikimlerini bir yana bırakmak pek akıllıca bir davranış olmayacaktır.

Siyasetçisinden, program yapımcısına, öğretmeninden ticaretle uğraşanına kadar herkes onları, zikredenleri,

ortaya atanları bilmese de, söz konusu bilgi birikimden kaçınılmaz olarak faydalanmak zorundadır, ya da yeniden keşfetmek durumundadır.


Verilen metini örneklerle destekleyerek bir sonuç yazınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder